27 Mayıs 2011 Cuma

GECE VAKTİ BEYOĞLU'NDA NOSTALJİK BİR GEZİ

Merhaba,

Çok uzun süredir İstiklal Caddesi ve civarında gece vakti dolaşmamıştım. Çeşitli vesilelerle gittim ama elimde fotoğraf makinasıyla gezmeyeli 5 yıl vardır. İki çocuk büyüttük, kolay değil. Pek dışarılara çıkamadık geceleri. Geçen cumartesi (21 Mayıs 2011) çocukları anneme bıraktık, eşimle (kısaca Sal) aldık elimize fotoğraf makinamızı, başladık İstiklal'de turlamaya. Hangi dükkanlar değişmiş, hangileri hala duruyor dikkatle inceledik.
İstanbul Beyoğlu
Yeşilçam Sokağı ile ilgili birşeyler duymuştuk ama halini kendi gözümüzle görünce içimiz cız etti. Gözlerimizin önünden gençliğimiz geçti. Emek Sineması, Bab Cafe ile ilgili anılarımızı tazeledik. Üniversitede birbirimizi tanımadan ama meğerse dip dibe geçen yıllarımızı yad ettik. Aklıma Bülent Ortaçgil'in "Eylül Akşamı" şarkısı geldi.Yeni açılan alışveriş merkezinin balkonundan da Sal bu fotoğrafı çekti. Yeşilçam Sokağı'nın fotoğrafını çekmeye gönlümüz el vermedi.
İstiklal Caddesi İstanbul Beyoğlu
Cadde boyunca yürürken her adımda başka bir fotoğraf karesi ile karşılaştık. Yüksek iso değerinde elimizde tripot olmadan grenli ama net fotoğraf çekmek öyle heyecan verici geldi ki ne gördüysek çektik.
İstiklal Caddesi İstanbul Beyoğlu
Fotoğraf makinesi bazen bende bazen Sal'da. Tünel civarında Gloria Jean's Coffees'in penceresinden görünen güzel bir kadını işaret ediyor Sal. Üzerine vuran ışıkla bir tablo gibi görünüyor. Vakit kaybetmeden 4-5 kare çekiyorum. Sal'da heves ediyor ve o da çekiyor kadının fotoğrafını. Yukarıdaki fotoğrafların hangisini hangimiz çektik hatırlamıyorum. Önemli değil. Beraber fotoğraf çekmekten çok keyif alıyoruz.
İstanbul, İstiklal Caddesi, Beyoğlu
İstanbul İstiklal Caddesi Beyoğlu
Sonra caddenin orta yerine bırakılmış siyah çöp torbalarını ve önlerine yığılmış sıkılmış portakal kabuklarını görüyorum. Hoşuma gidiyor. Çömeliyorum, gözüm vizörde güzel bacaklı bir kadının geçmesini bekliyorum. Çekebildiğim bunlar.
İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi
Hava uzun süren kışın ardından ilk kez bu kadar ılık. Özellikle genç kızlar süslenmiş püslenmiş, herkes yazlıkları giymiş. Tüneldeki meydanda park etmiş motosiklerin etrafı insanlarla çevrilmiş. Sal kalabalığın arasından kırmızı çoraplı bir kız fark ediyor. Kulağında cep telefonu hem konuşuyor hem de inanılmaz hızlı adımlarla volta atıyor. Geceyi organize etmeye çalışıyor olmalı. Sonra volta atmayı bırakıp daire çizmeye başlıyor. Fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. Çok hızlı yürüyor, insanların arasına dalıyor, çıkıyor, yakalayamıyorum. Telefon konuşmasını bitirince Galatasaray'a doğru yürümeye başladı. Kırmızı çoraplı kızın ancak arkadan fotoğrafını çekebiliyorum.
İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi
İstiklal Caddesi İstanbul Manda Batmaz
İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi, Manda Batmaz
Saat 12'ye geliyor. Hava o kadar güzel ki hiç gidesimiz yok. Galatasaray'a doğru tekrar yürümeye başlıyoruz. Oldukça yorulduk. Kahve molası iyi gider diye düşünüp Manda Batmaz'a gidiyoruz. Boş tabure yok. Kahve ocağının içinde bir sedir görüyorum. "Gel" diyorum Sal'a. "İçerde oturalım." Kahvelerimiz pişerken hem sohbet ediyoruz kahve pişiren amcayla hem de fotoğraf çekiyoruz. O meşhur kahveyi ocakta sadece kendisi pişiriyormuş. Oğlu dahil diğerleri sadece sipariş alıp servis yapıyorlar. Kahvesinin sırrını sorduğumuzda gülümseyip "Bir ömür bu işi yapıyorum." dedi. Fotoğraf çektirmeye alışmış. Turistik kitap ve broşürlere onun ve dükkanının fotoğrafını koyuyorlarmış. "Turistler arayıp buluyorlar burayı." dedi. "1967'den beri kahve pişiriyorum, daha kalabalık olsa yetiştiremem, akşama doğru yoruluyorum artık. Bazen gözlerim kararıyor kapatıyorum ben de dükkanı o zaman" diyor. Yağmurlu günlar hariç hergün gelen müdavimleri varmış.
İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi, Manda Batmaz
Mor elbise giymiş hoş bir kız görüyorum. Kenara çekilmiş sokak lambasının altında dakikalardır mesajlaşıyor. Aynı kızı yarım saat sonra başka bir sokak lambasının ışığının altında hala mesajlaşırken yine görüyoruz.
İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi
Saatlerdir yürüyoruz ama bir tek tanıdığa bile rastlamadık. Eskiden İstiklal'i baştan sona yürüdüğümüzde en az 2-3 tanıdığa rastlardık. Her seferinde nasıl oluyorsa sevgili arkadaşlarımız Şenyıl ve Erol'a mutlaka rastlardık. Neredesiniz Şenyıl ve Erol? Yoksa siz de mi çocuk büyütüyorsunuz?!! Zaten İstiklal Caddesi'ninyürüyenlerinin profili zaman içinde epey değişmiş.
İstanbul, Beyoğlu
Caddeden ayrılıp Asmalı Mescit tarafına yöneliyoruz. Sokaklar tıklım tıklm. Sandelye ve masalar dışarda. Zaten dar olan sokaklarda masalardan arta kalan bölümde yürümeye çalışıyoruz. Bodrum'un barlar sokağının eski halini anımsatıyor bize. Her meyhane ya da bardan ayrı müzik sesi geliyor. Rakı-balık-meze- sigara kokuları karışımı havayı doldurmuş. Sırf bu koku bile bizi çakırkeyif yapıyor. Sanki eğlencesi yoğun bir tatil kasabasındayız. Havaya girmemek mümkün değil. Müthiş gürültü var. Müşterilerin çoğu turist. Arasıra fotoğraf çekiyoruz. Asmalı Mescit ne zaman bu hale gelmiş? Bu yeni halini, bize göre yeni tabi, hem yadırgıyoruz hem de hoşumuza gidiyor.
İstanbul, İstiklal Caddesi Beyoğlu, Asmalı Mescit
 Anneme 12-1 civarı döneriz demiştik. Merak eder şimdi geç kalırsak. Bu cümle de çok eskilerden biryerden tanıdık geldi bana. Birkaç fotoğraf daha çekip Tünel'deki otoparka doğru yürüyoruz. Saat gece 1. Taksiler sıraya girmiş. Kalabalığın bir kısmı Beyoğlu'nu yavaş yavaş terk ediyor. Biz de biniyoruz arabamıza. Güzel bir gece geçirmenin verdiği mutlulukla annemin evine, çocuklarımızın yanına gidiyoruz.
İstanbul, İstiklal Caddesi