5 Şubat 2010 Cuma

Başlangıç

Gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Fotoğrafa doğa fotoğrafı çekerek başladım. Doğada olmak zaten muhteşem. Bir de o ortamda çiçeklerin-böceklerin, dağların-taşların, yaprakların-mantarların, ırmakların, doğayla ilgili aklınıza daha ne gelirse onların fotoğrafını çekmek daha da muhteşem.

Doğa fotoğrafı çekmek kafa boşaltmak için birebir. Yoğun konsantrasyon gerektiriyor. Etrafta sürekli çekecek birşeyler arıyorsun. Bulunca en iyi şekilde çekmek için yol yordam arıyorsun. Makinayı takıyorsun üçayağa, kadrajını yapıyorsun ve  bazen başlıyorsun beklemeye....

Bazen rüzgarın dinmesini, bazen esmesini...
Güneşin çıkmasını, bazen bir bulutun arkasına girmesini...
Işığın değişmesini...
Çiçeğin üzerine bir böcek konmasını, ya da konmuş böceğin hareket etmesini...
Bazen de çok hızlı olmak gerekiyor.
Uygun ışık her an gidebilir...
böcek her an uçabilir...

Yani bütün bunlar olurken başka şeyler düşünmeye vakit yok. Kafada sadece fotoğraf var.

Doğa fotoğrafı çekmeyi seviyorum da çekilmiş doğa fotoğraflarına bakmak bir süre sonra tatmin etmemeye başladı.

Sonra evlendim. Eşim de (ona kısaca Sal diyelim) fotoğraf çekiyor ama doğa fotoğrafı çekmeyi hiç sevmiyor. Evlilikte ortak paydada buluşmak lazım. Biz de başladık dünyanın malum ünlü şehirlerini gezip oralarda fotoğraf çekmeye. Bu blogda gezi anılarımla birlikte işte o şehirlerden fotoğraflar olacak.

Fotoğraf çeken çektiklerini paylaşmak ister.....